Yudumsohbet.Net
  • menu Ana Sayfa Menu
  • menu Hakkımızda
  • menu Kurallar
  • menu İletişim

Sohbet


Sohbet ya da muhabbet; dostça, arkadaşça konuşmak, hasbihal, söyleşi, yârenlik, hasbihal etmek anlamına gelir. Türkçeye Arapçadan geçmiştir.
Bir yazı türü olan sohbet ise; bir yazarın günlük olaylarla ilgili duygu ve düşüncelerini, okuyucusuyla konuşuyormuş gibi anlattığı yazı türüne “sohbet” denir. Sohbet türünde samimilik, senli benlilik söz konusudur.

Sohbet

Söyleşi anlamındaki Arapça’dan dilimize geçmiş olan sohbet kelimesi, iki anlam içerir: 1. Arkadaşlık, yârenlik;. 2. Konuşma, görüşme, birlikte oturup söyleşme.

Söyleşinin odaklandığı konular üzerinde yapılan görüş alışverişi tartışma olarak adlandırılır. Tartışmalarla anlaşmazlıkları ayıran çizgide söyleşi konusu değiştirilir. Örneğin, din kavramını konu alan bir sohbette kişiler kendi bakış açılarını ortaya koymak yerine, konuyu nesnel yaklaşımlar çerçevesinde ele alırlar.

Sözlükte “kısa bir süre de olsa birlikte olmak” anlamındaki sohbet kelimesi “arkadaşlık edip ünsiyet kurmak, bedenle ya da gönülle uzun süre beraberlik hali, dinî veya dünyevî konuların konuşulduğu toplantı” gibi mânalarda kullanılır. Kur’an’da Hz. Ebû Bekir’in Resûl-i Ekrem’in sahibi (arkadaş) olduğundan bahsedilmiştir (et-Tevbe 9/40). Sohbet kelimesinin sözlük anlamı dikkate alınarak Resûlullah’ın sohbetinde bulunan müslümanlar için “ashap” ve “sahâbe” terimleri kullanılmıştır. Hz. Peygamber ashabını sohbet aracılığıyla bilgilendirip eğittiğinden bu sünneti takip eden âlim ve sûfîler de sohbet halkaları düzenleyerek ilimlerini halka aktarmışlardır. Sohbet, yaygın olarak “şeyhin ya da âlimin sözlerini dinlemek üzere tertip edilen dinî-tasavvufî toplantı” anlamında kullanılır. Gıybet, yalan, iftira, söz taşıma gibi günahlar içermeyen, hoş vakit geçirmek için yapılan ve muhabbet etme, yarenlik etme gibi deyimlerle ifade edilen sohbetlere katılmakta dinen bir sakınca görülmemiştir.

Sohbet terimiyle öncelikle birlikte olma halini (maiyet) kasteden sûfîler Allah’la sohbet, Resûlullah’la sohbet, halkla sohbet, nefisle sohbet ve şeytanla sohbet gibi sohbet türlerinden söz etmişlerdir. Allah ile sohbet Hak ile ünsiyet kurmak, halkla sohbet insanlara karşı samimi olmak, nefisle sohbet ona muhalefet etmek, şeytanla sohbet onunla daima mücadele içerisinde olmak demektir (Serrâc, s. 234; Kuşeyrî, s. 580). Bir başka tasnife göre sohbet üçe ayrılır: Cismanî sohbet, ruhanî sohbet, ilâhî sohbet. Cismanî sohbet yaşayan meşâyihle ülfet edip sözlerinden faydalanmaktır. Tasavvufta sülûk ehlinin çoğunluğu bu tür sohbetlerde bulunur. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin Şems-i Tebrîzî, Sadreddin Konevî’nin Muhyiddin İbnü’l-Arabî ile birlikteliği cismanî sohbet vasıtasıyladır. Ruhanî sohbet, “vefat etmiş ya da uzak bir beldede bulunan büyük evliyanın ruhaniyetiyle beraber olmak ve onlardan mânen istifade etmek” anlamına gelir. Ancak müridin böyle bir münasebette bulunması için bedenî kesafetten uzaklaşıp mizacını latif hale getirmesi gerekir. Cismanî ve ruhanî sohbete “sohbet-i halkıyye” de denir. İlâhî sohbet vasıtasız bir şekilde Hakk’ın terbiyesine mazhar olmaktır.

İlk zâhid ve sûfîler kendilerini ziyarete gelen kimselerle sohbet etmişler, onlara dinî ve tasavvufî tavsiyelerde bulunmuşlardır. Bu tür sohbetleri yapan üstada sohbet şeyhi denir. Sohbet şeyhi, müridlerin mânevî hallerinden haberdar olan ve seyrüsülûklerinde tasarrufta bulunan, terbiye ve sülûk şeyhinden farklı olarak kendisine intisap edenleri sadece sohbet aracılığıyla irşad eden kimsedir. Tasavvufta sohbet eğitim ve öğretim yolu olarak kabul edildiğinden mutasavvıf yazarlar eserlerinde sohbetin fazilet ve âdâbına ayrı bir yer ayırmışlardır. Serrâc, Cüneyd-i Bağdâdî’nin sohbeti iki rek‘at nâfile namaz kılmaya tercih ettiğini kaydeder (el-Lümaʿ, s. 273). Sohbetin temeli Allah sevgisi ve rızasıdır. Maddî ve dünyevî çıkarlar bu tür sohbetlerde akla gelmez. Bazı hadislerde Allah sevgisiyle bir araya gelen ve bu sevgiyle ayrılanların kıyamet günü Hakk’ın özel lutfuna nâil olacağı haber verilmiştir (Buhârî, “Ḥudûd”, 19; Müslim, “Zekât”, 91; Tirmizî, “Zühd”, 53).

Sohbete katılanların ve sohbet şeyhinin uymaları gereken kurallar vardır. Âdâbı gözetilerek yapılan sohbetler feyizli ve bereketlidir (Ebü’n-Necîb es-Sühreverdî, s. 34; Şehâbeddin es-Sühreverdî, s. 403-420). Şeyh, sohbetine katılanlara şefkat, merhamet ve samimiyetle muamele etmeli, sohbete katılanlar şeyhlerine hürmet gösterip hizmet ederken birbirlerine karşı saygılı, dostça ve lutufkâr davranmalıdır (Kuşeyrî, s. 574). Sohbet için belli bir mekân yoktur. İlk dönemlerde mescid, şeyhin evi, iş yeri, çarşı pazar gibi yerlerde sohbet yapılırken sonraki dönemlerde tekke ve zâviyeler zikir ve sohbet mekânları olmuştur. Tasavvufî sohbetler karşılıklı konuşma ve soru-cevap şeklinde değil sohbet şeyhini can kulağıyla dinlemekle gerçekleşir. Sohbete katılanların ihtilâf, itiraz ve tartışmadan kaçınmaları esastır. Ebû Saîd el-Harrâz, sûfîlerle sohbet ederken daima kendini kusurlu gördüğünden hiç ihtilâfa düşmediğini söyler (Serrâc, s. 234). Sükût eden sohbet şeyhini görmek bile bir tür sohbet sayılır. Tasavvufta hal ve beden dilinin “lisân-i kāl” denilen söz dilinden daha etkili olduğu kabul edilir. Bâyezîd-i Bistâmî, “Bizim sükûtumuzdan faydalanamayanlar sözlerimizden hiçbir şey anlayamazlar” demiştir.

Sohbetlerde paylaşımcı bir anlayış esastır. Bir ekmeği olan kimse yarısını ihtiyacı bulunan sohbet arkadaşına vermelidir. İbrâhim b. Şeybân, “Ayakkabım, ibriğim diyenlerle sohbet edilmez” demiştir (a.g.e., a.y.). Sohbet için seçilen kişinin akıllı, huyu güzel, dindar bir kimse olması lâzımdır. Gazzâlî sohbet için seçilen dostta bulunması gereken nitelikler hakkında geniş bilgi verir (İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn, II, 168). Halife Me’mûn’a göre gıda gibi olan arkadaşlara daima, ilâç gibi olanlarına bazan ihtiyaç duyulur. Hastalık misali olan arkadaşlara ise ihtiyaç yoktur. Zira bu takdirde onun kahrını çekmek zorunda kalınır (Mâverdî, s. 162). Sehl b. Abdullah et-Tüsterî gaflet ehli zorbaların, yalancı zâhidlerin ve cahil mutasavvıfların sohbetlerinden uzak durmayı tavsiye etmiştir (Serrâc, s. 237). Sûfîler Hz. Mûsâ ile Hızır’ın yoldaşlığını örnek bir sohbet diye göstermişlerdir. Bütün tarikatlarda sohbete önem verilmekle beraber özellikle melâmet ehlinde, ilk dönem Nakşibendîliğinde ve Mevleviyye tarikatında sohbetin çok önemli bir yeri vardır. Bahâeddin Nakşibend tarikatının sohbetten ibaret olduğunu söyler. Mevlânâ’ya göre Allah erleriyle (ricâlullah / merdân-ı Hudâ) bir anlık sohbet takvâ ile geçirilen yüzyıllık ömürden daha üstündür. Bayramî Melâmîleri’nden Kemâlî Efendi ise sohbetin kâmil bir mürşide teslim olan müride nefsin bütün hastalıklarını tedavi eden bir iksir olduğunu söyler.

Tasavvuf literatüründe sohbet şeyhinin toplantılarında tutulan notlardan derlenen bazı kitaplar vardır. Bu tür eserlere “melfûzât” ve “mecâlis” gibi isimler verilir. Mevlânâ’nın Fîhi Mâ Fîh ve Mecâlis-i Sebʿa’sı, Emîr Hasan Siczî’nin Nizâmeddin Evliyâ ile sohbetlerini içeren Fevâidü’l-fuâd’ı bu türün ilk ve önemli örnekleri arasında sayılır. Sun‘ullah Gaybî’nin Olanlar Şeyhi İbrâhim Efendi’nin sohbetlerinde tuttuğu notlardan oluşan Sohbetnâme’si türün diğer önemli bir örneği olarak dikkat çekmektedir. İbrâhim Has’ın Kelâm-ı Azîz’i Halvetî-Şâbânî şeyhi Hasan Ünsî Efendi’nin, Mehmed Şühûdî’nin Telvîhât-ı Sübhâniyye’si de Halvetî-Ramazânî şeyhi Köstendilli Ali Alâeddin Efendi’nin sohbet meclisinde tutulan notlardan derlenmiştir.

BİBLİYOGRAFYA
Serrâc, el-Lümaʿ, s. 234-237, 273, 279; Ebû Tâlib el-Mekkî, Ḳūtü’l-ḳulûb, Kahire 1961, II, 442-489; Muhammed b. Hüseyin es-Sülemî, Âdâbü’ṣ-ṣohbe, Tanta 1410/1990; Mâverdî, Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn, Beyrut 1973, s. 162-184; Kuşeyrî, er-Risâle, s. 574-580; Hücvîrî, Keşfü’l-maḥcûb, Tahran 1338, s. 432-453; Herevî, Ṭabaḳāt, s. 732; Gazzâlî, İḥyâʾü ʿulûmi’d-dîn, Kahire 1358/1939, II, 154, 168-190; Ahmed-i Câmî, Ünsü’t-tâʾibîn (nşr. Ali Fâzıl), Tahran 1368 hş., s. 42, 184, 342; Ebû Mansûr el-Abbâdî, Ṣûfînâme (nşr. Gulâm Hüseyin Yûsufî), Tahran 1347, s. 157; Ebü’n-Necîb es-Sühreverdî, Âdâbü’l-mürîdîn, Kahire 2005, s. 34; Şehâbeddin es-Sühreverdî, ʿAvârifü’l-maʿârif, Beyrut 1966, s. 403-443; Muhyiddin İbnü’l-Arabî, Fütûḥâtü’l-Mekkiyye, Kahire 1293, II, 378; Ziyâeddin Nahşebî, Silkü’s-sülûk, Tahran 1369; Lâmiî, Nefehât Tercümesi, s. 420; İbn Ardûn, Âdâbü’ṣ-ṣoḥbe: Şürûṭühâ, ḥuḳūḳuhâ, ḳavâʿidühâ (nşr. Ömer el-Cîdî), Dârülbeyzâ 1408/1987; İsmâil Rusûhî Ankaravî, Minhâcü’l-fukarâ, Bulak 1256/1840, s. 211; İbrâhim Hakkı Erzurûmî, Mârifetnâme, İstanbul 1310, s. 518-546; Seyyid Mustafa Râsim Efendi, Tasavvuf Sözlüğü: Istılâhât-ı İnsân-ı Kâmil (haz. İhsan Kara), İstanbul 2008, s. 693-695; Nasrullah Bahâî, Risâle-i Bahâiyye, İstanbul 1325, s. 41; Ahmed Avni Konuk, Tedbîrât-ı İlâhiyye Tercüme ve Şerhi (haz. Mustafa Tahralı), İstanbul 1992, s. 339-343; Cevâd Nûrbahş, Ferheng-i Nûrbaḫş, London 1998, X, 125-127.

Bir yazarın günlük olaylar arasından seçtiği bir konuyla ilgili kendine özgü görüş ve düşüncelerini fazla derinleştirmeden karşısındakilerle konuşuyormuş gibi anlattığı yazı türüne “sohbet (söyleşi)” denir. Bir diğer deyişle güncel bir konuda yazarın okuyucuyla konuşuyormuş gibi samimi ve anlaşılır bir dille yazdığı, her türlü özentiden uzak yazılara sohbet denir. Bu yazı türünde yazar, ele aldığı konuyu derinlemesine incelemez, bilimsel bir ispatı da amaçlamaz. Yazarın amacı okuyucuyla samimi diyaloglar kurarak sadece düşüncelerini açıklamaktır. Bu yazılar genellikle gazete ve dergilerde yayınlanır. Hatta gazetelerde sohbet (söyleşi) adı altında bu tür yazıların kaleme alındığı köşelerde bulunabilir. Sohbet yazılarına eskiden “musahabe” denirdi.

Sohbetin özellikleri şunlardır:

  • Çoğunlukla, günlük konuların işlendiği sohbet yazılarında konuşma senli benli bir anlatım yolu seçilir.
  • Yazar deyimlerden, atasözlerinden, hatıralardan, halk fıkralarından, nüktelerden, özlü sözlerden çokça yararlanır.
  • Sohbet türü yazılarda herkesi ilgilendiren konular seçilir.
  • Cümleler, konuşma üslubundadır ve genellikle devriktir.
  • Yazar karşısında biri varmış gibi sorular sorar, cevaplar verir, düşüncelerini günlük konuşma dili içtenliği içerisinde açıklar.
  • Sohbetlerde konu uzatılmaz, fazla ayrıntıya girilmez, sadece konuya dikkat çekilir, anlatılanlar kanıtlanmaya çalışılmaz, anlatılanlara inanılması için bir gayret ortaya konmaz.
  • Amaç, okuyucuyu konu üzerinde düşünmeye davet etmektir.
  • Bu yazılar gazete ve dergilerde yayımlanabildiği gibi yazar bu yazıları ayrıca bir kitap olarak da basabilir.
  • Sohbet türünde makalede olduğu gibi giriş gelime ve sonuç bölümleri bulunur; ancak karşılıklı konuşma havası içinde yazılması ve açıklanan düşüncelerin ispatlanma gereği duyulmadan anlatılması yönünden makaleden ayrılır.
  • Yazar sohbet türünde genellikle kişisel düşüncelerini anlatır, bu yüzden de sohbet türü öznel bir anlatıma sahiptir.

Sohbetle İlgili Kavramlar

Sohbet: Dostça, arkadaşça konuşarak hoş bir vakit geçirme, söyleşi, yârenlik, hasbihâl.

Söyleşi: Arkadaşça, dostça karşılıklı konuşma, hasbihâl, sohbet anlamına gelirken bu kavramın edebiyattaki anlamı: Bir bilim veya sanat konusunu, konuşmayı andıran biçimde inceleyerek anlatan edebiyat türüdür.

Musahabe: Konuşma, görüşme, söyleşi.

Hoşsohbet: Güzel ve tatlı konuşan kimse.

Nükte: İnce anlamlı, düşündürücü ve şakalı söz, espri.

Nüktedan: Nükteli ve ince anlamlı konuşarak karşısındakini düşündüren kimse.

Türk Edebiyatında Sohbet

Sohbet türünün samimi havası ve bu türün okuyucuyla kurduğu sıcak iletişimden dolayı pek çok yazarımız bu yazı türünde örnekler vermiştir. Bu yazarlarımızdan bir kısmı ise bu yazılarını bir kitapta toplayarak yayınlamıştır. Türk edebiyatının önemli gazetecilerinden biri olan Ahmet Rasim bu yazarlarımızdan biridir. Sanatçının “Ramazan Sohbetleri” adlı eseri sohbet türündeki yazılarını topladığı bir eseridir. Bu türe ait eserler diğer düzyazı türleriyle birlikte Cumhuriyet döneminde gelişmiştir. Suut Kemal Yetkin’in “Edebiyat Söyleşileri”, Şevket Rado’nun “Eşref Saati”, Melih Cevdet Anday’ın Dilimiz Üzerine Söyleşiler, Nurullah Ataç’ın “Karalama Defteri” bu türde yazılmış yazıları içeren eserlerdir. Ayrıca Cenap Şahabettin, Refik Halit Karay, Hasan Ali Yücel, Attila İlhan gibi yazarlarımız da bu türde eserler vermişlerdir.

Sohbet – Deneme Farkı

  • Sohbette yazarın okuyucuyla konuşuyormuş gibi bir anlatımı vardır. Denemede ise yazarın kendi kendisiyle konuşuyormuş gibi bir anlatımı vardır.
  • Sohbette nüktelerden, halk söyleyişlerinden, fıkralardan yararlanılır. Sohbetin dili ve anlatımı yalındır. Denemede ise daha ciddî bir dil kullanılır.
  • Sohbette kısa ve yüzeysel bir anlatım vardır. Amaç, yazarın okuyucuyu kendi düşüncesine çekmesi veya kendi düşüncesi doğrultusunda düşünmesini sağlamasıdır. Denemede ise derinlemesine bir anlatım vardır ve okuyucuyu etkilemek, yönlendirmek gibi bir amaç güdülmez.

Sohbet Örneği

Şiir Nedir?

“Şiir nedir”? diye soruyorsunuz. Edebiyat yapmayı, büyük söz etmeyi sevenler için şiir ne değildir ki! Şiir bir çığlıktır, bir ilan-ı aşktır, sallanan bir yumruktur, bir umuttur, bir kurtuluştur vb… Kuşkusuz, bunların hepsi şiirde olabilir, fakat bunlar nesirde de olan şeylerdir. Şiirin ne olduğunu anlayabilmek için onu nesirden ayıran özellikleri aramak, onlar üzerinde durmak daha doğru olur sanıyorum. Düşüncemi bir örnekle açımlayayım: “Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz.” dizesini elbette duymuşsunuzdur. Şair ne demek istiyor? Gülüştüklerimiz hatıra geldikçe ağlarım. Bu bir nesir cümlesidir. Şair ne yapmış? Bu nesir cümlesinin her sözcüğünü değerlendirerek bu duyguyu son anlatımına kavuşturmuş.

Şair karşımızda olsa göreceğimiz manzara nedir? Bir adam ağlıyor. O halde dizenin ilk sözcüğü “ağlarım” olacak. Neden ağladığını merak etmez miyiz? Bu kez onu söylemek gerek. Bir şeyler hatırladığı için. Öyleyse, dizenin ikinci ve üçüncü sözcükleri “hatıra geldikçe” olacak. Peki neymiş acaba böyle hatırladıkça ağladığı şey? “Gülüştüklerimiz” diyor ve böylece her sözcük yerini alıyor ve bildiğimiz dize ortaya çıkıyor. “Şiir bir deyiştir, sözcüklerle güzel biçimleri kurmak sanatıdır” denilmesi bundandır. Şair de bu sanatı bilen adamdır.

Bu sanatın anlatım aracı dil ve gereci de sözcükler olduğuna göre, şiir yazmak isteyen adamın kullandığı dilin bütün kurallarını iyi bilmesi, sözcüklerini sınıf arkadaşları gibi yakından tanıması, hangi sözcüğün nerede ve nasıl kullanıldığı zaman kendisinden beklenen ödevi yerine getireceğini bilmesi gerektir. Şiir yalnız duymakla, parlak imgeler bulmakla değil, dil ve sözcükler konusundaki bu bilgilerle, bu sevgilerle, bu dikkatlerle yazılabilir. Şairden beklediğimiz işte bu davranıştır. Bundan sonrası yani yapıtının çapını belirleyecek şey şiir yaratma gücüdür. Şair ister sevgilinin servi boyundan, ister bir savaştan, ister mahallesinin yoksulluğundan, ister haksızlıktan söz etsin, kendi bileceği iştir, yeter ki her şeyden önce şiir yazdığını bir saniye hatırından çıkarmasın.

Baki Efendi, Yahya Kemal, Nâzım Hikmet, Ahmet Muhip, Orhan Veli aynı şeylerden söz etmezler, ama hepsine şair diyoruz; çünkü hepsi de şiirin şundan bundan söz etmek değil, güzel biçimler kurmak sanatı olduğuna inanmıştır. Böyle olduğuna göre, şiir toplum için mi, dâva için mi? diye düşünmeye yer yoktur. Şiir yazan adam kör ya da sağır değildir ki, çevresinde olup bitenleri görmesin, duymasın; elbette kendisine en çok dokunan şeylerden söz edecektir. Kunduracıdan ayakkabı beklediğimiz gibi şairden de şiir bekleyelim.

Nasıl ki kunduracı hem iskarpin, hem terlik, hem potin, hem çizme yaparsa, şair de gününe ve koşullarına göre ıstırap şiiri, aşk şiiri, isyan şiiri, ölüm şiiri, kurtuluş şiiri yazar. Bütün sorun, sanatçının yaratma gücüne karışmamaktır. Bir yıldan beri çıkmakta olan ‘Kaynak’ dergisini sevgi ve dikkatle izliyorum. Daha çok bıyıklan yeni terlemiş çocukların şiirlerini yayımlıyor. İçlerinde umut verici olanlar yok değil, fakat darılmazsanız söyleyeyim, (hem yalnız Kaynak’ta değil, başka sanat dergilerinde de görüyoruz bunu) yeni yetişenlerin çoğu şiiri ciddiye almamakta, onu nerdeyse günlük bir gönül eğlencesi saymaktadır. Sonra nasıl hepsi birbirine benziyor! Oysa on beş yıl önce Ahmet Muhip’in, Fazıl Hüsnü’nün, Ziya Osman’ın şiirleri hiç de birbirine benzemezdi. Çünkü üçünün de kişilikleri daha o zamandan belli olmuştu. Yeni yetişen arkadaşlardan, şiiri kendilerine aşk ve dert edinmelerini, şiirin gizlerini kendi kendilerine keşfetmeye çalışmalarını, kendilerinden önce gelmiş olan şairlerin ne yaptıklarını, şiire neler getirdiklerini, ne gibi güçlükleri nasıl yendiklerini öğrenmeye çaba göstermelerini ve şiirin sabır ve direnme işi olduğunu daima hatırlarında tutmalarını dilerim.

“Nurullah Ataç’ın yarattığı sözcüklerle şiir yazılabilir mi?” diyorsunuz. Yazılmaz tabii. Ama o sözcüklerden tutanları ile ilerde pekâlâ yazılabilir. Zaten bugün Nurullah Ataç’ın böyle bir şey söylediği yoktur. Konuşma dilinden ayrı bir şiir dili benim şiir anlayışıma göre olamaz. Bakın Melih Cevdet’in, Oktay Rifat’ın ve onlar gibilerin şiirlerine, hepsi sizin benim konuşurken kullandığımız sözcüklerle yazılmıştır. Bence, şiirde doğru yol da budur. Anamın, bacımın, kız kardeşimin kullandığı dipdiri, her hecesini etimde, canımda duyduğum sözcükler dururken sözlüklerde küflenmiş sözcüklerle şiir yazamam doğrusu.

Yeni yetişen arkadaşlara, Yahya Kemal, Nâzım Hikmet, Ahmet Muhip, Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat, Cahit Külebi gibi işlerinin ehli olan şairleri örnek gösterebilirim, ama örneğin ikinci bir Muhip veya ikinci bir Melih olmak için değil, kendi kişiliklerini bulmak için; çünkü adlarını gelecek yüzyıllara ancak kişilikleriyle ulaştırabilirler.

Cahit Sıtkı TARANCI


Görüntüleme: 124 defa

Kategori: Edebiyat, Sohbet-Chat

Yayınlanma Tarihi: 31 Ekim 2021

Cevap bırakın

Cevabı iptal et

Sohbet Girişi  

Sizde hemen takma nick alıp kesintisiz sohbetin tadına varın.(Nick Yazarken Lütfen Türkçe Karakter Kullanmayınız.)

* Şifreniz yoksa boş bırakın
SESLİ GÖRÜNTÜLÜ SOHBET
Yudum Radyo

Kategoriler

  • Edebiyat
  • Genel
  • Magazin
  • Sohbet-Chat
  • Teknoloji
  • Yaşam
  • YudumFM

popüler yazılarPopüler Yazılar

  • Dj KepomeyL
  • Abandoned’ın Resmi Adı ve Boyutu Sızdırıldı
  • Chat Nedir ?
  • Yudum (şarkıcı) kimdir ?
  • DJ-BAL
  • Vazgeçememişim…
  • Güneş Sisteminin En Parlak Uydusu “Enseladus”
  • Bir şiir yazabilseydim keşke..
  • Şiir Değil Hayaldeyim..
  • Warzone’daki Gulag Sisteminin Benzeri PUBG’ye Geliyor
Yudum.Net

©1998 - 2021 Copyright Yudum Tüm hakları saklıdır. Yudum Sohbet